Stefan Zweig - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
"Size, beni asla tanımamış olan size"
"Film önerisi ile gelmek gibi bir düşünce içindeyken yine kendimi kitap önerisi yazarken buldum! O yüzden bol okumalı bir Merhabaaa diyorum.
"Bugün biraz daha popüler olan bir kitap hakkında öneri yazmak istiyorum. Aslına bakarsanız bu kitabı okuyalı uzun zaman oldu. Okurken bol bol sosyal medya da reklamını yaptım 😁 Yapmasam olmayacaktı, gördüğüm bir şey vardı. Kitap bir anda popüler oldu ve anlamını yitirerek okunmaya başlandı. Bir kesim abartıldığı için okumaktan vazgeçti. Bu üzücü çünkü abartmayı seviyoruz anlam, değerini kaybetmesini önemsemiyoruz.
"Üzüldüğüm noktalardan en önemlisi popüler olduğu için kitabın okunmaması. Halbuki o kadar güzel bir kitap ki... Okurken bir kadının duygularını bir erkeğin bu kadar iyi anlatabileceğini düşünemediğim için Stefan Zweig'in aslında takma bir isim olduğunu ve onun kadın olduğunu dahi düşündüm. O cümleler, samimiyet ve çırpınış...
68 sayfalık bir kitaba bu kadar duyguyu sığdırması çok farklı bir başarı.
Kitap elbette mektubu gönderenin bilinmeyen bir kadının aşk itirafı olarak yazılıyor. Aşk itirafından çok, yok oluşundan önce içindekileri haykırış olarak görmek daha doğru olabilir. Bilinmeyen kadınımız artık ölmek üzeredir, aşık olduğu çapkın, yakışıklı, yazar erkeğimizden hiçbir şey beklememektedir. Kitabı okuduğunuzda bilinmeyen kadınımızın bu çaresizliğini çok iyi anlayabiliyoruz. Yazdığı mektubun başlangıcı bile anlatıyor aslında tüm kitabı.
"Sana, beni asla tanımamış olan sana"
Tuhaf olansa erkeğimiz kızımızı tanıyor. Nasıl mı? Çapkın erkeğimiz tüm güzel kadınlarla tanışma gibi bir eğilimi var. Asla onları hafızalarında ve yanında fazla tutmuyor. Bilinmeyen kadınımız da tıpkı böyle bir sona sahip.
Bilinmeyen kadınımızın apartmanına taşınan erkeğimiz o zamanlarda sahip olduğu bilgi, eşya ve kitaplarıyla daha çocuk olan kızımız aşık olur. O çocukça bir sevdadır. Hayranlık diyebiliriz. En önemlisi ise adamımız ona birkaç gösterdiği saygı gösterisi ile bu küçük kızı kendine daha çok hayran bırakır. Farkında değildir... Bilinmeyen kızımız 16 yaşına kadar ergenlik çağına gelene kadar masum hayranlığını yaşar. Bedensel ve duygusal değişimden sonra aşkını fark eder. Sonra erkeğimiz için yaptığı fedakarlıklar başlar.
Kitap hakkında o kadar çok yazılacak şey var ki. 68 sayfayı burada anlatmam ne kadar doğru olabilir ki? Kitabı okumadan bilmenizi istemem. Kitabın popülerliğinin bu kadar geç ülkemizde artması üzücüyken, okumama gafletinde bulunanların hali daha üzücü 😢
Sadece bir saat gibi kısacık sürenizi alacak bu kitap içinizdeki kitap okuma istediğinizi tatmin edebilecek. Stefan Zweig'in klasik edebiyat için önemini bir kez daha anlamış olacaksınız. Bir sonraki Stefan Zweig önerilerini bu kitabı okuduktan sonra kitaplarının özetini okumadan alıp okuyacaksınız!
Görüşmek üzere!Daha fazla kitap önerisi için instagramdan @budaguzelmisblog sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Not: Lütfen ve lütfen kitabın içindeki duyguyu yakalayarak okuyun. İyi okumalar şimdiden.😍
Kitabın Tanıtımı:
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
"Film önerisi ile gelmek gibi bir düşünce içindeyken yine kendimi kitap önerisi yazarken buldum! O yüzden bol okumalı bir Merhabaaa diyorum.
"Bugün biraz daha popüler olan bir kitap hakkında öneri yazmak istiyorum. Aslına bakarsanız bu kitabı okuyalı uzun zaman oldu. Okurken bol bol sosyal medya da reklamını yaptım 😁 Yapmasam olmayacaktı, gördüğüm bir şey vardı. Kitap bir anda popüler oldu ve anlamını yitirerek okunmaya başlandı. Bir kesim abartıldığı için okumaktan vazgeçti. Bu üzücü çünkü abartmayı seviyoruz anlam, değerini kaybetmesini önemsemiyoruz.
"Üzüldüğüm noktalardan en önemlisi popüler olduğu için kitabın okunmaması. Halbuki o kadar güzel bir kitap ki... Okurken bir kadının duygularını bir erkeğin bu kadar iyi anlatabileceğini düşünemediğim için Stefan Zweig'in aslında takma bir isim olduğunu ve onun kadın olduğunu dahi düşündüm. O cümleler, samimiyet ve çırpınış...
68 sayfalık bir kitaba bu kadar duyguyu sığdırması çok farklı bir başarı.
Kitap elbette mektubu gönderenin bilinmeyen bir kadının aşk itirafı olarak yazılıyor. Aşk itirafından çok, yok oluşundan önce içindekileri haykırış olarak görmek daha doğru olabilir. Bilinmeyen kadınımız artık ölmek üzeredir, aşık olduğu çapkın, yakışıklı, yazar erkeğimizden hiçbir şey beklememektedir. Kitabı okuduğunuzda bilinmeyen kadınımızın bu çaresizliğini çok iyi anlayabiliyoruz. Yazdığı mektubun başlangıcı bile anlatıyor aslında tüm kitabı.
"Sana, beni asla tanımamış olan sana"
Tuhaf olansa erkeğimiz kızımızı tanıyor. Nasıl mı? Çapkın erkeğimiz tüm güzel kadınlarla tanışma gibi bir eğilimi var. Asla onları hafızalarında ve yanında fazla tutmuyor. Bilinmeyen kadınımız da tıpkı böyle bir sona sahip.
Bilinmeyen kadınımızın apartmanına taşınan erkeğimiz o zamanlarda sahip olduğu bilgi, eşya ve kitaplarıyla daha çocuk olan kızımız aşık olur. O çocukça bir sevdadır. Hayranlık diyebiliriz. En önemlisi ise adamımız ona birkaç gösterdiği saygı gösterisi ile bu küçük kızı kendine daha çok hayran bırakır. Farkında değildir... Bilinmeyen kızımız 16 yaşına kadar ergenlik çağına gelene kadar masum hayranlığını yaşar. Bedensel ve duygusal değişimden sonra aşkını fark eder. Sonra erkeğimiz için yaptığı fedakarlıklar başlar.
Kitap hakkında o kadar çok yazılacak şey var ki. 68 sayfayı burada anlatmam ne kadar doğru olabilir ki? Kitabı okumadan bilmenizi istemem. Kitabın popülerliğinin bu kadar geç ülkemizde artması üzücüyken, okumama gafletinde bulunanların hali daha üzücü 😢
Sadece bir saat gibi kısacık sürenizi alacak bu kitap içinizdeki kitap okuma istediğinizi tatmin edebilecek. Stefan Zweig'in klasik edebiyat için önemini bir kez daha anlamış olacaksınız. Bir sonraki Stefan Zweig önerilerini bu kitabı okuduktan sonra kitaplarının özetini okumadan alıp okuyacaksınız!
Görüşmek üzere!Daha fazla kitap önerisi için instagramdan @budaguzelmisblog sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Not: Lütfen ve lütfen kitabın içindeki duyguyu yakalayarak okuyun. İyi okumalar şimdiden.😍
Kitabın Tanıtımı:
Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
| Çevirmen: | Ahmet Cemal |
| Yayın Tarihi | 2017-10-24 |
| ISBN | 6053606604 |
| Baskı Sayısı | 15. Baskı |
| Dil | TÜRKÇE |
| Sayfa Sayısı | 68 |
| Cilt Tipi | Karton Kapak |
| Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
| Boyut | 12.5 x 20.5 cm |
Yorumlar
Yorum Gönder